Ulusal

Dezenformasyon Yasası

Hükümetin 'dezenformasyona karşı atılan bir adım olarak' nitelediği, muhalefetin ise basını susturma ve sansür girişimi olduğunu savunduğu 'Dezenformasyonla Mücadele Yasası'na tepkiler devam ediyor.

BM'den TBMM'de kabul edilen dezenformasyon yasasına tepki

Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) kabul edilen dezenformasyon yasasına tepki gösterdi. "Büyük endişe duyuyoruz" denilen açıklamada, Türkiye'de halihazırda ifade özgürlüğünün baskı altında olduğu iddia edildi.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Marta Hurtado, dezenformasyon yasanın Türkiye'de ifade özgürlüğüne büyük zarar vereceğini iddia etti.
 
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KAPSAMINA DEĞİNDİ
Yasa uyarınca "yanlış bilgi yayanlara hapis cezası verilmesinin" öngörülmesine değinen Hurtado, "Uluslararası insan hakları hukukuna göre ifade özgürlüğü sadece 'doğru' bilgiyle sınırlı değildir, her tülü bilgi ve görüşü içerir. İfade özgürlüğünün sınırlanması sadece meşru ve gerekli hallerde uygulanır" diye konuştu.

"BU YASA KEYFİ UYGULAMALARA YOL AÇACAK"
Türkiye'deki yasanın keyfi uygulama ve ihlallere yol açacağını öne süren BM sözcüsü, bunun Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nde halkın bilgi edinme hakkı maddesine aykırı olduğunu ifade etti.

"DAHA FAZLA BASKI ARACI OLARAK KULLANILABİLİR"
Türkiye'de halihazırda ifade özgürlüğünün baskı altında olduğunu iddia eden Hurtado, "Son değişiklikler gazeteciler ve insak hakları savunucuları dahil çeşitli kesimler üzerinde daha fazla baskıya alan açma riski taşıyor ve otosansürü teşvik ediyor" ifadelerini kullandı.

Hurtado, son yasanın Türkiye'de sivil toplum ve medyaya danışılmadan kabul edilmesini de eleştirerek, Türkiye'ye uluslararası hukuka uygun şekilde ifade özgürlüğüne saygı duyulmasını sağlama çağrısı yaptı.
 
Hükümetin "dezenformasyona karşı atılan bir adım olarak" nitelediği, muhalefetin ise basını susturma ve sansür girişimi olduğu söylediği "Dezenformasyonla Mücadele Yasası"na tepkiler devam ediyor. 
 
Sansür tartışmaları, yasa teklifinin 29. madde ile birlikte geldi. 
Bu maddede, "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak" hükmü yer alıyor.

MAZLUMDER: Düşünce ve inanç özgürlüğünün temeli ifade özgürlüğüdür
MAZLUMDER'den yapılan açıklamada, "Düşünce ve inanç özgürlüğünün temeli, farklı düşünce ve inançların serbestçe yayılabilmesini sağlayan ifade özgürlüğüdür" denildi. 
Açıklamadan şu ifadelere yer verildi: 
"Kanun teklifi olarak meclise sunulan yeni suç düzenlemesi, suçun saiki, suçun konusu ve suçun hareketi bakımından belirsiz, fiilin hukuki vasıflanmasında yetersiz olmakla birlikte düşünce ve ifade özgürlüğünün, temel hak ve hürriyetlerin hukuka aykırı şekilde kısıtlanmasına neden olacak niteliktedir. 
 
Kanunda kullanılan unsurların tanımlarının yapılamaması, içeriğinde bulunan kavramların muğlaklığı, fiilin kendisinin ve taşıması gereken şartların belirsizliği geniş kitlelerin haklarını kullanırken suç şüphelisi haline gelmesine neden olacak biçimdedir. Üstelik suçun işlenmesinden doğan şüphe üzerine yürütülecek soruşturma sürecinde adli ve idari mercilere verilen koruma tedbiri kararı ve yaptırım yetkileri kişisel bir suçtan ötürü tüm toplumun haklarına halel getirecek niteliktedir."
 
İlk bölüm görüşmeleri tamamlanan yasa teklifiyle ilgili bazı basın meslek örgütlerinin görüşleri ise şu şekilde:

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti:
Sosyal medyayı kontrol altına almayı hedefleyen sansür yasası geçerse gazetecilik faaliyeti neredeyse tamamen yasaklanmış olacaktır

Türkiye Gazeteciler Sendikası: 
Bu tasarı sadece basın mensuplarının değil toplumun tüm kesimlerini etkileyecek yasa olduğu için de adeta bir oldubittiye getiriliyor. Özellikle hapis cezası getiren 29. madde keyfiliğe açık bir durum getirmektedir.

Türkiye Yazarlar Sendikası:
Dezenformasyonu önleme bahanesiyle getirilmek istenen bu yasa, düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlamış olmakla kalmaz toplumsal yaşam içinde bireyler arasında serbestçe iletişim kurma ve konuşma, tartışma özgürlüklerini de engeller. Bu durumda hangi haberin yalan, kışkırtıcı ya da doğru olduğuna kim, kimler karar verecek?

DİSK Basın-İş:
Bu teklif sadece gazetecileri ilgilendirmiyor. Sosyal medya kullanan tüm yurttaşları ilgilendiriyor. Örneğin Twitter'dan paylaştığınız haber için bile mahkeme karşısına çıkabilecek hatta tutuklanabileceksiniz.


Yasa başka ne getiriyor, gazeteciler neden tedirgin?
Çıkmak üzere olan yasaya göre, haber sitelerinin iletişim bilgilerini kolaylıkla erişilebilir bir biçimde paylaşmasına yönelik zorunluluk geliyor.
Sitelerde yayınlanan haberler, gerektiğinde savcılıklara teslim edilecek ve 2 yıl muhafaza edilecek. Herhangi bir soruşturma ya dadaşa açılırsa yayının kaydının saklanması da zorunlu olacak.

Teklife basın kartlarının başvurusu ve nitelikleri de belirtiliyor. Artık internet sitelerinde çalışan gazeteciler de basın kartı için başvuru yapabilecek. Kartın söz konusu gazeteciye verilip verilmemesine İletişim Başkanlığı tarafından oluşturulan Basın Kartı Komisyonu karar verecek.

Yasa teklifinin çoğu maddesine herhangi bir itiraz yok. Ancak 29. maddeyle birlikte Türk Ceza Kanunu'na eklemlenecek yeni madde haber üreticilerini rahatsız ediyor. Yeni tanımlanan “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu” için beş unsurun oluşması gerekiyor.

O unsurlar şöyle: 
"Yayılan haberin gerçek olmaması, ülke güvenliğini ve kamu sağlığını ilgilendiriyor olması, halk arasında korku, panik ve endişe oluşturma kastı taşıyor olması, kamu barışını bozmaya yönelik olması ve aleniyet taşıması."

Gazeteciler, bu maddenin muğlak kaldığına, kamu görevlilerinin hoşlarına gitmeyen haberlere de “dezenformasyondur” deme ihtimali olduğunu ve bu durumun basın hürriyetini gölgeleyeceğini belirtiyor.