Antalya Barosu Başkanı Polat Balkan ile Türkiye’de hukukun ve yargının son yıllarda siyasi konjonktüre göre çalıştığını ortaya koyan bir röportaj yaptık.

resim635923

Yargı Reformu Reform Değil!

Banu Barlas soru 1: 2019’un en etkili ve sonuç doğurmaktan uzak en etkisiz yasaları nelerdi?

Başkan Polat: Yargı Reformu Strateji belgesi… Bir belgeye reform adı veriyorsanız, onun tarihsel bağlamın içinde düşünmek, içini doldurmak ve topluma sunmak durumundasınız. Özetle söylemek gerekirse, o belgenin; hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargının temel kurucu unsuru olan savunmanın yargının içindeki rolü ve pozisyonu ile temel bir vizyonu olmalıdır, bu belgede bunlar yok… Vizyonu olmayan bir belgenin Yargı Reformu Belgesi gibi gösterilmesi doğru değil.

Bir kere uluslararası verilere göz atmak zorundayız. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, ifade ve basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi çağdaş ölçütlerde, haritada yerlerini göstermekte zorlanacağımız bazı dünya ülkelerinden bile gerideyiz. Yok basit yargılama usulüymüş, uygulamada yok yeşil pasaport verilecekmiş gibi ciddiye alınacak hiçbir tarafı olmayan düzenlemelerle sorunlar çözülmez. Bu yüzden bu yargı reformu hiçbir sorunun çözümü de değildir.

KHKlılar Sivil Ölüme Terkedildi!


Banu Barlas
soru 2: Bülent Arınç’ın damadı FETÖ sempatizanlığını alenen itiraf edip cezalandırılmazken, Zaman Gazetesi’nin ortağı Fettah Tamince’ye takipsizlik veren savcı görevden uzaklaştırılmışken, Tamince’ye dokunulmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başkan Polat: Tek başına iş adamları veya siyasilerin üzerinden gitmek yerine genel değerlendirmek isterim. Memleketin köküne kibrit suyu dökmek isteyen Gülen Cemaati’nin ve FETÖ’nün ne kadar tehlikeli olduğu yıllardan beri bilinmekteydi. 15 Temmuz alçak darbe girişimiyle bunu bir kez daha görmüş olduk.
Tehlike çok uzun yıllardan beri belliydi ama siyasi partiler, bugünkü siyasal iktidar hedefleri doğrultusunda bu alçak terör örgütü ile işbirliğine gitti. Darbe sonrası tabii işler değişti, Fettullah Gülen Terör Örgütü ile mücadele edilmeye başlandı. Fakat zamanla anladık ki, bu mücadelenin (Bu benim kişisel yorumum) mücadele gibi olmadığı ve esaslı bir mücadele olmadığı anlaşıldı.

Bu mücadelede yargı araçsallaştırıldı. Neredeyse Bank Asya’nın önünden geçen insanlar tutuklanırken, insanlar hiçbir gerekçe göstermeden, savunmaları alınmadan, OHAL KHKları ile bir gecede işlerinden, yerlerinden, yurtlarından edilerek sivil ölüme terkedildi. Terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket eden etkili ve yetkili kişilere dokunulamadı. Bu da FETÖ ile mücadelenin etkin yapılamadığını gösterdi. Daha düne kadar Fettullah Gülen’e övgüler düzen, Gülen’i Türkiye’ye çağıran, Gülen’e ilerici bir rol biçen siyasiler birden bire geçmişlerini unuttular ve günah çıkartırcasına Gülen’in karşısındaymış gibi davranmaya ve konuşmaya başladılar. Bu inandırıcı değil… Gülen Cemaati ile terör örgütüyle gerçekten mücadele etmek, memleketi kurtarmak istiyorsak; bu örgütün devlet içindeki, kamudaki ve özellikle siyasetteki üyelerinin, işbirlikçilerinin bir an önce hukuka uygun bir şekilde soruşturulması ve yargılanması gerekmektedir.

Bu mücadelenin bu ayağı eksik, giderek de bu soruşturmalar ve kovuşturmalar ciddiyetini ve inandırıcılığını kaybetmeye başladı. Bu iş sulanmaya başladı, bu da umarım ileride başımıza daha büyük belalar açmaz.

Fettah Tamince’ye Siyasi Kalkan Oluşturuluyor

Banu Barlas soru 3: Peki FETÖ ile mücadeleye rağmen tek bir siyasi ayak bulunamamasına ne diyorsunuz?
Başkan Polat: Aslında herkes her şeyi biliyor… Kimin Fettullah Gülen Terör Örgütü’ne üye olduğunu, kimin sempati duyduğunu, kimin ne tür ilişkiler içinde olduğunu biliyor. Fakat çeşitli siyasal gerekçelerle koruma kalkanı oluşturuluyor.

Banu Barlas soru 4: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ve Ak Parti Genel Başkanlığı yetkilerine sahip olmasına rağmen “Yalnızım” söylemine dair ne düşünüyorsunuz?

Başkan Polat: Bırakın devleti, en küçük bir yapıyı yönetirken bile dayanışma ve görevleri paylaşma şart… Oysa şimdi makara geri sardı, bir kişi bütün yetkilerin tamamını aldı. Böyle bir yetki ister istemez yalnızlaştırır. Yanındaki çalışma arkadaşları ikna eder, bugün sizi bir yapı ikna eder, yarın başka bir yapı ikna eder, işler sarpa sarar. Haksızlıklar baş gösterir, karaya vurursunuz. Bunun sorumlusu bu sistemi önümüze koyan insanlar. Halktan söz etmiyorum. Bu sistem bütün yaralarımıza merhem olacakmış gibi, çok temel yaşamsal problemlerimize çözüm üretecek formül bu rejimmiş gibi düşünüp halkı ikna eden insanlar bu çarpıklığın sorumlusu.

Bu yalnızlık kaçınılmazdı… Böyle bir rejim, eşyanın doğasına aykırı olduğu gibi, insanın da doğasına aykırı… Biz bu referandum esnasında, bu durumu öngörerek kurumsal olarak “Hayır” diyen ilk baroyuz. O zaman da diyorduk; bu kadar yetki kimin eline geçerse geçsin, ortaya diktatör çıkar… Üstelik çıkması madalyonun bir yüzü, çıktıktan sonra siyasetin doğası gereği o kişi diktatörlüğe doğru gidecektir ve bir süre sonra bu sistemden en çok da bu sistemi isteyen kişi zarar görecektir. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin bu karmaşık yapısıyla, devletin karşılaştığı sorunları tek bir kişiye bağlamak gerçekçi değil, çözülebilir değil, bizatihi oluşabilecek en ciddi tehlikelerdendir.

Banu Barlas soru 5: Yargı reformu gerçekten reform mu?

Polat Başkan: Değil… İlk günden beri söylüyorum. Antalya Barosu, “Yargı Reformu 2019 Stratejik Belgesi”ne ilk karşı çıkan barolardan biriydi. Benzer süreci 2009’da yaşadık, 2015’de yaşadık. Bu yaşananlar ileride çok başka tehlikeleri de barındırıyor.

12 Eylül faşizmi denir ya darbeye dayanarak, bazı mahkeme kararları var ki; devlete, askeri otoriteye hukuk dersi verir nitelikte. Bugün o günlerden daha kötü… Özellikle Anayasa referandumundan sonra rejim değişti. Yeni rejimin ismi hukuken koyulamaz nitelikte. Dünya anayasa hukuku tarihinde böyle bir rejim yok… Ne olduğu belirsiz, absürt bir rejimle gidiyoruz. Bu rejim sürdürülemez ve devlet aklının bir an önce aklını başına toplaması, bizim de yeni bir anayasayı tartışmaya, yeniden demokratik parlamenter rejimi konuşmaya başlamamız gerekmektedir. İşler kötüye gidiyor… Bunları konuşacağız, anlatacağız, korkmadan, çekinmeden konuşacağız. Bu işin panzehri bu…

Banu Barlas soru 6: Bunlar devlete, partilere, kamu kurum kuruluşlarına çoktan çöreklenmiş… Ülkemiz ele geçirilmiş. Kiminle neyi konuşacağız? Benim KPSS yolsuzluğunu bulduğum ekip arkadaşım, bilişim uzmanı Hakan Akbaba, paraleli bulan kişi olmasına rağmen, paralel şüphesi ile görevinden uzaklaştırılıyorsa, biz kime ne anlatacağız?

Başkan Polat: Ama şimdi devletin yapı taşları oynamaya başladı. Beka sorunu diyorlar ya; en ufak bir sorunda muhalefet bastırılıyor, vatan haini ilan ediliyor; aslında devletin bekası için en tehlikeli durum bu anayasal rejimdir.


17-25 Aralık Kriteri Hukuka Aykırı

Banu Barlas soru 7: 17-25 Aralık kriterini hukuka uygun buluyor musunuz?

Başkan Polat: Hayır kesinlikle bulmuyorum. Ceza hukukunun en temel gerçeği maddi gerçeğe ulaşmaktır. Yalnızca 17-25 sürecindeki takınılan tutumu tek başına soruşturmaya ve kovuşturmaya yeterli bulmam.

Banu Barlas soru 8: 17-25 kriterlerini Cumhurbaşkanı’nın şahsen koyduğu göz önüne alınırsa, zaten hukuka aykırı olmuyor mu?

Başkan Polat: Türkiye açık cezaevine döner… Bu kriterlere dair dokunulması gereken herkese dokunulsa Türkiye açık cezaevine döner… Şu anki mevcut tabloyu 10’a, 20’ye katlar… Ne yazık ki siyasal iktidar kendisine yakın olanları, kendi istediği kalıba sokabileceklerine dokunmuyor, dokunsa da belli bir yere kadar dokunuyor ama boyun eğdiremediklerine çok acımasızca, hukuka aykırı işlemlerle yaptırımlar uygulayabiliyor.

Burada temel felsefe şu; hayata sağdan da soldan da baksanız, 60’lardan bu yana her 10 yılda bir darbe oluyor. Buradan çıkartılacak en temel sonuçlardan biri, bizim darbe ve darbe girişimleri ile hukuka uygun hesaplaşmadığımızdır… Eğer siz, terörle mücadele ediyoruz, düşüncesi ile hukuku çiğnerseniz, hukukun evrensel ilke ve değerlerine uymazsanız, o mücadele bir süre sonra rayından çıkar. Bir süre sonra mücadele ettiğiniz yapının ekmeğine bilerek veya bilmeyerek yağ sürersiniz.

15 Temmuz’da darbe girişimi oldu, dönemin Genelkurmay Başkanı 17 Temmuz’da darbe girişiminin bütün unsurlarıyla birlikte engellendiğini söyledi ama 20 Temmuz’da ülke genelinde OHAL ilan ettik, 24 Temmuz’da OHAL KHK’sı çıktı, sonra Anayasa Mahkemesi, OHAL KHK’larının üzerinde yargısal denetim yapma yetkimiz yok dedi. Bu kararın çıktığı gün, Türkiye’de hukuk devleti anlayışı bitmişti… Bunun altını kalın çizgilerle çizmek gerekir. Üstelik Anayasa Mahkemesi, geçmişte verdiği emsal olabilecek 3 kararında bir OHAL KHK’sı da olsa, bu düzenleme üzerinde yargısal denetim yaparız demişti. Bu içtihadından döndü ve o gün aslında Anayasa Mahkemesi hukuk devletinin üzerine toprağı da attı!

Bu süreçten sonraki KHKlılar, hiçbir gerekçe göstermeden, tüm dünyada insanların en temel haklarından biri olan, kendisini savunma hakları dahi ellerinden alınarak, bir gece yarısı yayınlanan kararname ile işlerinden, yurtlarından edildiler. Bunun hukuken doğru kabul edilmesi mümkün değildir.

Banu Barlas soru 9: KHKlılar ve savunma hakları dahi olmadan FETÖCÜ ilan edilenlerden oluşan dev bir mağdur kitle var ülkemizde. Bu mağdurlara ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Başkan Polat: Bu insanlara kamuda iş vermiyorlar, özel sektör iş vermiyor, bankada hesap dahi açamıyorlar… Peki, bu insanlar yaşamlarını nasıl sürdürecekler? Bu insanlar hakkında yürütülen soruşturma da yok! Birçoğunun verilmiş bir mahkûmiyeti veya herhangi bir mahkeme kararı da yok. Devletin tek taraflı bir kararnamesinde isimleri geçtiği için adeta sivil ölüme terkedildiler.

Banu Barlas soru 10: Ülkemizdeki faili meçhullere dair ne düşünüyorsunuz?

Başkan Polat: Bu memleket ne yazık k, aydınlar, gazeteciler, yazarlar, avukatlar, sanatçılar için ölüm tarlası. Bu yüzden 24 Ocak Cuma gününü hem faili meçhule kurban verdiğimiz insanlara adadık, hem de Uğur Mumcu özel ödülü ve anma töreni düzenledik. Bu memlekette ne yazık ki, faili meçhuller, yargısız infazlar aydınlatılmıyor, bu cezasızlık politikası önleninceye kadar bizlere düşen de mücadele etmek.

Banu Barlas
soru 11: Fettah Tamince’nin otelinde öldürülen çocukla ilgili bir gelişme var mı?

Başkan Polat: Çok ayrıntılı bildiğim bir dosya değil. Ancak Fettah Tamince hakkındaki soruşturma ve kovuşturmaların nasıl ilerlediğini çok iyi biliyorum. Fettah Tamince’nin çevresinde örülen dokunulmazlık zırhı kaldırılıp, Tamince de Türkiye Cumhuriyeti’nin herhangi bir vatandaşı gibi, hukuka uygun bir şekilde soruşturulup, kovuşturulup, cezalandırılmadığı sürece Fettulllah Gülen Terör Örgütü ile mücadele inandırıcı olmuyor.

Banu Barlas: Bizim bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok mu?
Tamince’ye yönelik iç hukuk yolları henüz bitmedi, yargı duvarına çarpıyor ancak o dosyaya bakan avukatlar gereğini yapıyorlar.

Banu Barlas soru 12: Poşet düzenlemesi, arabada sigara içme yasağı gibi düzenlemeleri makul ve geçerli buluyor musunuz?

Başkan Polat: Hukuk devleti olmazsanız, bir düzenlemeyi parlamentoda, komisyonlarda tartışılmadan, toplumun ilgili kesimlerinin görüşlerine sunulmadan olgunlaştırılmadan alelacele bir kararname ile çıkartırsanız, uygulamada çok can yakarsınız.

Her şey bir kararname ile… Bu hukuk devleti olmadığımızın göstergesidir. Bir sabah bakıyorsunuz bir kararname yayınlanıyor; bir gün sonra bakıyorsunuz bir gün önce çıkartılan kararnamenin tam tersi yönünde bir kararname çıkıyor. Bakın ben size çok net bir rakam vereyim; referandum sonrasında seçimler yapıldı, seçimler sonrasında 55 tane Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandı. Bunlardan 24’ü yeni düzenlemeler içeren kararnameler, 31’i çıkartılan bu 24 kararnamenin düzeltilmesine ilişkin kararnameler… Böyle sistem mi olur?

YENİ ANAYASA ŞART!

Başkan Polat: Bu sisteme mahkûm değiliz. Bir an önce, memleketimizin iyiliği için yeni bir anayasa yapmalıyız. İş işten geçmeden… Yoksa freni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı gidiyoruz.

Banu Barlas soru 13: Hayvan haklarına ilişkin bir gelişme var mı?

Hayvan haklarına ilişkin özel bir düzenlememiz var. Bizim için insan, hayvan ve doğa eşittir. Mevzuat ve bilinç eksikliğimiz var. Bunları oluşturmak zaman gerektiriyor, çabalıyoruz. Hayvan katliamlarına ilişkin ciddi cezalar gerekiyor.



Kaynak: Banu Barlas