Erdoğan’a “Tek Adam” yakıştırmasını yapan sizler de ADAM olsaydınız da Erdoğan TEK kalmasaydı keşke!

Şu bir gerçektir ki, siyasette iyi yoktur, kötünün iyisi vardır. Beş parmağın beşi nasıl bir değilse, en ulvi amaçla ve en düzgün insanlarla kurulan parti bile bir süre sonra güç zehirlenmesi ile birlikte güçler savaşı yaşar. Bu durumda aslolan parti kurucularının ve destekleyen tabanın dirayetidir, kuruluş ilkelerini savunması, yanlışların da karşısında olmasıdır. Aksi takdirde parti dağılmaya mahkûmdur.



Cumhuriyet tarihinden bu yana CHP fiili varlığını sürdürürken, 12 Eylül’ün ardından diğer siyasi partilerle birlikte 15 Eylül 1981’de kapatılmış, tekrar çok partili yaşama geçilmesinden 9 yıl kadar sonra, 9 Eylül 1992’de yeniden açılmıştı.



Geçmişten bugüne baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk partisi CHP fiili varlığını sürdüren tek parti olmakla birlikte, Atatürk’ün fikri varlığını yitirmiştir. Hep söylediğim bir şey vardır; CHP Atatürk’ün partisi olarak varlığını sürdürseydi, Atatürk ilkelerine bağlı kalsaydı, bugün bu ülkede muhakkak ki tek başına iktidardı. Ancak öyle olmadı… CHP bundan 20 sene önce, 18 Nisan 1999 seçimlerinde % 10 barajını dahi geçememiş ve meclis dışı kalmıştı.



1999 seçimlerinden sonraki seçimlerde DSP ile CHP stratejik olarak birleşti ve o tarihten sonra DSP yok oldu. ANAP ve DYP birleşti, her ikisi de yok oldu… O tarihten sonra 2002 de kurulan Ak Parti, her seçimde oylarını arttırarak tek başına iktidar olmayı başardı. Üstelik diğer partilerden farklı olarak “DAVA” bilinci ve şuuruyla tabanın desteğini hep arkasına aldı.



PARTİ İÇİ TABAN MUHALEFETİ - PARTİ İÇİ İHANETE KARŞI!



17 Aralık 2013’de patlak veren FETÖ krizi sonrası, Ak Parti tabanı yanlışlara ve yanlış kişilere karşı partiyi uyardı. At izi it izine karışmış olsa da, halk kimlerin FETÖCÜ olup kimlerin olmadığını çok iyi biliyordu. Bu bağlamda yalnız olduğunu defalarca vurgulayan Erdoğan’a karşı kurucu kurmaylar sessizliğini korudu. 7 Haziran seçimlerinden aylar önce yazdığım “Paralel İşi” yazım Türkiye çapında ses getirdi. Dönemin bakanları, vekilleri arayarak öngörülerimin tutmasına istinaden benimle görüşmek istedi. O dönemlerde Ak Parti’nin içersindeki Erdoğan’a karşı gelişen erk mücadelesinin farkına varan benim gibiler, tehlikelere karşı sürekli uyardı.



O günlerden bugünlere anlamadığım yegâne konu şuydu; bizler Ak Parti’nin tabanı olarak parti içindeki yanlışları, yanlış kişileri, FETÖ iltisakları devam edenleri haykırdık, mücadele verdik. Peki, şimdi Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmek için aday, yeni kurulacak partinin mensupları, Ak Parti içinde bakanken, vekilken, başbakanken, başbakan yardımcısı iken neden hiçbir müdahalede bulunmadılar? Neden partinin içindeyken yanlışa yanlış demediler ve Erdoğan’a destek olmadılar?! Bu soruya en iyi cevabı Alman filozof Nietzsche vermiş vaktiyle:



“Nerede bir canlı gördüysem, orada güç istemini gördüm ve hizmet edenin isteminde bile efendi olma istemini gördüm.”





AK PARTİ İÇİNDEYKEN İHANET EDENLER PARTİ KURUYOR!



Buradan da anlaşılacağı üzere, vaktiyle Ak Parti’nin bel kemiğinde olan, omurgasını oluşturan isimler, partinin FETÖ tarafından işgal edildiğini bile bile, yanlışları göre göre sustular, sessiz kaldılar ve dilsiz şeytan olmayı tercih ettiler. Peki şimdi hangi yüzle, hangi vasıfla çıkıp da ülke yönetmeye aday olacaklar?!



Sanıyorlar ki Ak Parti tabanında FETÖ’ye, parti içi yanlışlara tepki gösteren, parti içi muhalefet eden tabandan çalarız… Biz taban olarak FETÖ’nün çevirdiği tüm oyunlara rağmen, FETÖ ile mücadele edenlerin türlü bahanelerle tutuklanmasına, KHK ile işlerinden haksız yere atılmasına, adalet ve yargı sistemine yerleşmiş FETÖ’nün Ak Parti’nin tabanını hedef alıp vatanseverleri harcamasına rağmen susmadık, susmuyoruz, susmayacağız da! Biz Ak Parti’nin AKP’lileştirildiğini, FETÖ işgalinin tamamlandığını görmemize rağmen mücadelemizi sürdürdük, sürdürüyoruz. Bu mücadele bizim için beka meselesi, vatan meselesi…



Diyeceğim o ki yeni partinin kurucu çakma liderleri; bizler parti içi tüm yanlışlara muhalefet ederken, siz partiye ihanet ettiniz! Siz yanlışlara bilerek, görerek ve isteyerek sessiz kaldınız, etkiniz ve yetkiniz olduğu halde müdahale etmediniz. Çünkü Ak Parti’nin tabanına asıl dinamiti siz koydunuz! FETÖ’yü beslediniz! Erdoğan’ı ve Ak Parti’yi ancak içeriden bitirerek “DAVA”nın önünü kesebilirdiniz, yaptınız! Şimdi parti içi ihanet şebekesi olan sizler, Ak Parti’nin tabanına güvenerek çıkıp parti kuruyorsunuz. Tarih sizi asla affetmeyecek! Koltuk sizdeyken dava bize, tabana, seçmene kaldı! Biz FETÖ’nün işgali altındaki ülkemizde her türlü tehlikeyi göze alarak mücadele ederken, sizler yine koltuk mücadelenizdesiniz.



Bizler FETÖ ile mücadele edenlerin FETÖCÜ ilan edilerek veya türlü kumpaslarla etkisizleştirildiğini bile bile, elimizi taşın altına değil, kellemizi giyotinin altına koyup mücadele ediyoruz. Bunca yıl üzerimizden pirim elde eden, oylarımızla seçilip bizi SÖZDE temsil eden bu isimler, şimdi yine üzerimizden kazandıkları para ve güç ile parti kurmaya kalkıyorlar!



İçinizden tek biri bile çıkıp yanlışa yanlış deseydi, parti içindeyken yanlışlarla ve FETÖ ile mücadele etseydi bugün zaten kahramanımızdı! Erdoğan’a “Tek Adam” yakıştırmasını yapan sizler de ADAM olsaydınız da Erdoğan TEK kalmasaydı keşke! Şimdi kurun partinizi ve dağılın!



Banu Barlas


İşte 17/25'den önce FETÖ'nün paralel oluşumunu bulmuş, hatta savcılığın resmi isim koymasından 6 ay önce "Paralel" nitelemesini dahi yapmış olduğum caps lerim. FETÖ ile mücadele ederken FETÖCÜ ilan edilen dava arkadaşlarımı görünce, bunlar da burada dursun diyorum ;)


Tarihe Dikkat! 17/25 öncesi... Twit'in orjinali halen yayındadır.

resim633643

Bu paylaşımda 17/25 sonrası hala hocaefendilerini savunan bu kişiler acaba şimdi hangi baş köşede?!

resim700111


Savcılık kararı ile tescillenmeden tam 6 ay önce "Paralel" nitelemem ve Erdoğan'a kurulan kumpas kadrolar hakkında uyarım:

resim225996



resim799221

resim753902

resim228756

resim485452