Diyarbakır 2’inci Hava Kuvvetleri Komutanlığında sürdürülen Bayrak soruşturmasında kasıtlı ihmal tespit edildi.

Diyarbakır 2’inci Hava Kuvvetleri Komutanlığında sürdürülen Bayrak soruşturmasında kasıtlı ihmal tespit edildi. Cihan Haber Ajansının servis ettiği videoları ilk seyrettiğimde o karakolun boş olduğuna dair şüphem yoktu.

Çözüm süreci sırasında boşaltılan bir karakol olduğunu ve PKK’nın bu boş karakola saldırarak, görünmeyen direkteki bayrağı indirerek üzerimizde algı yönetimi yaptığını düşünmüştüm. Böyle düşünmeme neden olan elbette ki saldırılara ve Türk Bayrağını indirmek için içeri giren PKK’lıya en ufak müdahalede bulunacak kimselerin ortalıkta olmayışıydı. Değil Bayrağımızı indirmek, Türkiye’nin en büyük Hava Kuvveti komutanlıklarından birine elini kolunu sallaya sallaya kimse giremezdi çünkü.

24 saat kameralarla izlenen bu Komutanlığa o teller üzerinden geçmek de mümkün değildi. Tabii teller önceden kesilip yol açılmadıysa. Diğer tüm kameralar Komutanlığın öbür tarafında polisle PKK’nın çatışmasını çekerken, Komutanlığın içinden destekli mizansen sahneye koyuldu. O an Komutanlıktan biri çıkıp vursaydı, şu an tüm dünya 16 yaşındaki çocuğu vurduğumuzu konuşuyor olacaktı. PKK ve işbirlikçisi geziciler yine sokaklara dökülecek, Ethem Sarısülük’e yaptıkları gibi kahraman edasıyla naşını taşıyacaklardı.

Yok, vurmazlarsa, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarı zedelenecek ve halk konuyla ilgili tepkisini bizzat koymak için sokaklara dökülecekti. Soma faciasında şirket yetkililerinin sorumluluğunun konuşulmadığı gibi, bu durumda da kimse “Nerede bu askerler?” demedi. Oysa ilk soru bu olmalıydı. Bugüne dek yüzlerce kez karakol basıldı kimse “Nerede devlet?” demedi. Sonuç olarak burada önemli olan halkla Devlet arasına girmekti ve bu oldu.

Bayrak bir ülkenin varlığının ve özgürlüğünün bire bir temsilidir. Ülkemizin bütünlüğüne ve milli iradesi üzerine saldırı yapmanın en önemli adımıdır ve savaş sebebidir. PKK’nın düğmesine basıldı ve Türk halkının hassasiyetleriyle oynandı. Çıkarılan bu iç kargaşanın büyümesi ve devlete karşı isyan edilmesi de plan dâhilindeydi. Türkiye’nin en büyük Hava Kuvvetleri komutanlığından bu vatan hainliğine destek gelmesi aslında hükümete olan darbe girişimlerinde ordu desteğinin devam ettiğini gösteriyor bize.

IŞİD’ın Musul’u ele geçirmesiyle Türkiye’nin saldırıda bulunacağı düşünüldü. İç ayaklanmalar ve PKK’nın eylem planları sürerken, içimizdeki hainlerle birlikte başarısız olmamız ve itibarsızlaştırılmamız için tüm planlar hazırdı. Petrol boru hattının Türkiye üzerinden geçmesi ve petrolün Türkiye’ye akacak olmasından kaynaklanmıştı aslında tüm mesele.

Anlayacağınız, Türkiye Kuzey Irak’la Petrol anlaşması yapıyor, aynı anda hem Türkiye hem de Musul karışıyor. Tıpkı PKK gibi IŞİD’de maşa ve eninde sonunda kime hizmet ettiği  ortaya çıkacak.

Irak topraklarından Türkiye’ye gelen iki büyük boru hattı bulunuyor. Bu bölgede önlem alınamaması ciddi sıkıntılar doğurabilir. Türkiye için rehin alınan Türklerle birlikte bölgede yaşayan Türkmenler de büyük önem taşıyor.

Musul ‘iki bahar’ anlamına geliyor ancak, ne yazık ki son zamanlarda cehennemi yaşıyor.

Banu Barlas Okumuş