Ortak değerleri kullanmayı bıraksın herkes. Lafa gelince herkes dindar, herkes Atatürkçü, herkes milliyetçi. Sahipsen yaşa örnek alsınlar, yoksa sus da soğumasınlar!

Toplumların sahip olduğu değerlerin kullanılması; olmakla-geçinmek arasındaki farkı ortaya koyar. İnsanlar bir değere hakikaten sahiplerse bunu çok konuşmaya gerek duymazlar. Hattı zatında, yaşamaktan konuşmaya vakit de bulamazlar.

Kimde ne eksikse onu tamamlamak için uğraşır. Ancak ne yazık ki bu çoğu zaman lafla-sözle sınırlıdır. Eksiklerini tamamlamak istemeyenlerin içi başka-dışı başkadır. “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” atasözümüzün aksine; eksik yönlerini lafla-sözle tamamlarlar ve örnek teşkil edici davranıp yaşamak yerine konuşarak-ahkâm keserek kendilerini ispat çabası içersine girerler.

Türk toplumunda olmakla geçinmek arasındaki en büyük ayrımı ortaya koyanlar daha ziyade Din, Atatürk, Milliyetçilik, Para, Güç ve Asalet olgularını kullanırlar. Ben hep şunu bilir şunu söylerim; bir şeye sahipseniz bunu çok konuşmazsınız. Sözgelimi; ben dürüstüm, ben namusluyum, ben ilkeliyim, ben güzelim, ben zenginim, ben başarılıyım diye dolaşmazsınız ortalıkta. Kısacası, sahipseniz yaşarsınız ve bu zaten görünür, sahip değilseniz konuşursunuz ve eksikliği göze batar. Mutlu olan insan anı yaşarken “Ben mutluyum” der mi iki de bir? Ya kaybettiklerimizdir ya da sahip olamadıklarımızdır daha çok konuştuklarımız.

Son yıllarda toplumun büyük kısmını rahatsız eden yegâne iki ortak paydamız var kullanılan. Yaşayanların konuşmaya gerek duymadığı, sahip olmayanların ise o kimliğe bürünmek istediği… DİN ve ATATÜRK… Bireysel görüşlerin toplumsal bağlayıcılığı yoktur ancak, bu görüşler siyasete ve ticarete alet edildiğinde iş tamamen değişir.

Birileri sürekli din kendi tekelindeymiş, en dindar kendileriymiş gibi davranıp, İslam dinindeki hoşgörüyü yok sayarcasına diğer insanları eleştirirken, birileri de, “Ben Atatürkçüyüm” diye ortalıkta gezinip duruyor. Her iki kategoride de baktığımız zaman ne dini yansıtıyor ve yaşıyor ne de Atatürk’e layık bir tavır sergiliyor.

Din kisvesi altında yapmadık namussuzluk, sahtekârlık bırakmayanlar, gerçek dindarlara zarar veriyor, kötü örnek teşkil ediyor ve yeni nesillerin dine olan bakış açılarını olumsuz etkiliyor.

Atatürk maskesini kullananlar ise “Ben Atatürkçüyüm” deyip, vatan hainliklerini, namussuzluklarını, medeniyet dışı tavırlarını bu maskenin altında gizliyor. Bakıyorsunuz Atatürkçüyüm diye ahkâm keserken bayana nasıl davranılacağını bilmiyor, küfürler gırla… Elinde Atatürk bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına el hareketi çeken bayanları da gördü televizyonlarda boy boy bu millet.

Dindi, cemaatti deyip deyip, toplumun değer yargılarını kullanıp yıllarca para toplayanların tek emeli ülkeyi yönetmek için güç kazanmaya çalışmakmış, gördük! Yardımlaşma ve sadakanın önemine değindikleri her toplantıda, her hocanın en az 35 bin lira toplama kotası varmış meğer!

PKK ile Atatürk bayrağını yan yana açanları da gördü bu millet, “Atatürk’ün askerleriyiz” deyip deyip de PKK ile birlikte Atatürk’ün demokrasisini yıkmaya çalışıp ülkeyi iç savaşa sürüklediğini de! PKK doğuda kar maskesi, batıda Atatürk maskesi takıyormuş meğer…

İşte bu nedenlerledir ki; kimse ahkâm kesmesin, ortak değerlerimizi rahat bıraksın, bu kavramlara sahipmiş gibi geçinmesin, yaşayarak göstersin, örnek olsun… Yoksa iş ‘geçinmeye’ kalırsa, herkes milliyetçi,herkes namuslu, herkes başarılı, herkes dindar ve herkes Atatürkçü…

Varsa yaşa örnek alsınlar, yoksa sus da dinden-Atatürk’den soğumasınlar!

Banu Barlas Okumuş